DARWIN NEDEN HEP ZOR ANLAŞILMIŞTIR..

S.Jay Gould

Amerikalı paleontolog, jeolog, zoolog, evrimci ve bilim tarihçisi olan Stephen Jay Gould, kendi dilinin ve kendi kuşağının en çok okunan popüler bilim yazarlarından birisidir. Yaşamının önemli bir bölümünü Harvard Üniversitesi’nde ders vererek ve New York’taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nde çalışarak geçirmiştir. Bu makalede Stephen Jay Gould’un kitapları arasında Türkçeye çevrilenlerin en bilineni, Darwin ve Sonrası – Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler (İngilizce: Ever Since Darwin: Reflections in Natural History, 1977) adlı kitabıdır. Ceyhan Temürcü’nün Türkçeleştirdiği kitap, Tübitak tarafından Popüler Bilim Kitapları serisinde bugüne dek 8 kez basılmıştır. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları tarafından Türkçeye kazandırılan bu eser, evrimle ilgilenen herkesin okuması gereken çok önemli bir kitaptır.

Gould, Darwinizmin merkez çekirdeğindeki temel kaidelerin genelde fanatik Darwin yanlılarınca bile doğru düzgün bilinmediğini ısrarla belirtmiş ve bunların doğru anlaşılmasına çalışmıştır. Gould’a göre evrim, en basit canlıların –sonu insana varacak olan – gelişimini anlatmaz. İnsan, evrimin kaçınılmaz bir sonucu değildir. Benzer şekilde karmaşıklığın artışı ve ilerleme de evrimin temel karakteristikleri olarak tanımlanamaz. Bunlar dürüst bir şekilde, Darwinizmin antromorfik teolojiden ayırarak, teorinin bir bilim dini haline gelmesini önleme gayretidir.

Gould, yukarıda bahsi geçen kitapta eleştiri oklarını doğa tarihinin insan merkezci anlayışına yöneltirken, doğal gerçekliğe dair görüşlerimizi kökten bir şekilde yeniden kavramlaştırmamızı da amaçlamıştır. 1 Bunu yaparken, Darwinizme yönetilen eleştirileri elden geldiğince bilimsel temelde cevaplamış ve oldukça açık yüreklilikle teorinin zaaflarını kabul etmiş, eldeki verilere göre bilimsel olarak savunulamayacak olası yönlerini ve genel kabul görmüş dogmaları eleştirmiştir.

Bunları yapmış olmanın, Darwinci ( Natüralist/Doğacı) evrim anlayışını gerçekten anlamak adına bir katkı sağlayacağını ve onun bir dogma olarak savunulmasından çok daha etkin bir şekilde, karşı teorilere bilimsel bir yaklaşımla cevap verme olanağı sağlayacağını düşünüyorum. Teorinin çekirdeğindeki çelişki ve evrimdeki her olguyu mutlak indirgemeci bir anlayışla değerlendirmek ve diğer olası açıklamaları ise olasılıksız olarak yok saymanın, teoriyi giderek bilimsel manada güçsüzleştirdiği ve teorinin bir dogma halini almasına neden olduğunu düşünmekteyim. Bu şekilde eleştirileri kabul edip, bunlar üzerine düşünerek cevap vermenin herhangi bir teorinin bilime karşı sorumluluğu olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Her felsefi, siyasi,ilmi görüş ve doğaya ve topluma dair herşey evrimin kaçınılmaz değirmeninde kendini değişen ortama ve artan bilgiye göre adapte etmekle yükümlüdür.Bu doğanın hayata yüklediği bir görevdir. Hayatta kalmak bu şekilde mümkündür.Değişime cevap verebilenler ‘ilerleyebilenlerdir.” Bu ilerleme, ister bir neslin devamı, ister bir düşüncenin devamı olarak algılansın yukarıda bahsedilen gayesel bir içkin nedene sahiptir.. Hayatta kalmak.!

Okumaya devam et